0029 – Neden Matematik?

Kur’an’ın bir benzerinin insanlar tarafından getirilemeyeceğiyle matematiğin ilgisi nedir?
Neden Matematik?

Bu konunun iyi anlaşılması için öncelikle Öznel ve Nesnel kavramlarının iyi tanınması ve incelenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Nesnel: Kişiye özgü(öznel) olmayan demektir. Bir şeyin tamamen kanıtlanabilicek nitelikte olduğunu ifade etmek için kullanırız.
Nesnel Yargılar: Tamamen kanıtlanabilir yargılardır. Hiçbir zaman nesnel yargılara kişi kendi düşüncesini katmaz. Eğer katarsa nesnel değil, öznel bir yargı besler.

Öznel: Nesnelerin gerçeğine değil, kişinin duygu, düşünü ve sezgilerine dayanan, kişiye göre ve kişisel olan, öznede oluşan, özneye ilişkin olan. “Güzel ya da çirkin, iyi ya da kötü öznel kavramlardır”

Öznel Yargılar: Mutlak doğru olmayan, şahsi fikirler ve duygular içeren tüm yargılar öznel olarak değerlendirilir. Örneğin bir yemeği A kişisinin beğenip B kişisinin beğenmemesi özneldir. Öznel yargılar kişilere, parametrelere (ortam değişkenlerine) ve çevresel faktörlere göre değişkenlik gösterir.

Tanımları verdikten sonra konumuzla ilgisini kurmak açısından kavramlar ile ilgili şu açılımları da yapma ihtiyacı duyuyorum:

Nesnel yargılar kişisel sorumluluk gerektirmezler, yani nesnel yargıların sonuçlarından kişiler sorumlu tutulamazlar. 2 + 2 = 4 olmasının sorumluluğu kimseye yüklenemez.

Öznel yargılar ise kişisel sorumluluk gerektirirler, yani öznel bir yargıda bulunan kişi verdiği kararın sorumlusudur, sonuçlarından sorumlu tutulur. İşte bu nokta anlaşıldıktan sonra aşağıdaki açıklamalar daha anlamlı gelecektir.

Müsaadenizle ben girişteki yukarıdaki soruya bir kaç soru daha eklemek istiyorum. Sorular ilginizi çekiyorsa okumaya devam ediniz.

– Bir Müslüman getirilen bir yazının Kur’an benzeri olduğunu söyleyebilir mi?
– Veya kabul edebilir mi? Kabul eder mi?
– Kabul ederse ne anlama gelir?
Ayrıca, çok daha derin sorular var.
– Benzer olduğunu söyleyebilmek için hangi bilgilere sahip olması gerekir?
– Üstüne, bu vatandaşın söylediğini diğer insanlar neden kabul etsinler?
Daha bir çok benzer soru ile olayın diğer boyutları ele alınabilir. Ayrıca konu tersine de ele alınabilir, yani Müslüman değil de İnanmayan olarak. Bu sorular tersine de aynı şekilde geçerlidir.

Kur’an benzerlik ölçütü eğer öznel olursa, yani benzer olduğu iddia edilen bir yazıyı “Kur’an ayeti kadar iyi” veya “Kur’an ayetinden daha kötü” şeklindeki her değerlendirme öznel bir yargıdır. Kişinin veya kişilerin kendi yorumları olur ve bu yargılarda bulunan Müslümanlar bu yargılarından sorumlu olurlar. Müslüman bir kişi bu kararın sorumluluğunu alamaz, getirilen bir yazının Kur’an benzeri olduğunu tescil edemez, ederse dinden çıkar. Dolayısıyla ölçütün öznel olması bir paradoks yaratır. Ölçütün nesnel olma zorunluluğu vardır.

Ek olarak, Kur’an benzerlik ölçütü eğer öznel olursa, karşıt görüşteki insanlarında aynı tip iddiada bulunma durumu ortaya çıkar ve benzer öznel yargılar ile onlarda getirdikleri bir kitabın Müslümanlar tarafından benzerinin getirilemeyeceğini rahatlıkla iddia edebilirler. Bu gibi durumların ortaya çıkmaması için; “Kur’an’ın bir benzerini getiremezsiniz” iddiasının ölçütü Matematiksel olmak zorundadır.
Çünkü;
1- Ölçütün Nesnel olma zorunluluğu,
2- Ölçütün çözümü sonsuza çekebilme özelliği,
ancak Matematiksel bir yöntem veya kodlama ile mümkün olabilir.

Konu gerçekten çok boyutludur, bu konuyu gündeme taşımayan, ele alıp belli bir netliğe kavuşturmayan veya kavuşturamayan başta İlahiyat profesörlerimiz, Felsefecilerimiz, konuyla ilgili bilim adamlarımızın sorumluluğu çok büyüktür. Bence çok büyük bir hata içindeler. Çok büyük bir eksiklik. Sn. Doç. Dr. Enis Doko, Sn. Prof. Dr. Caner Taslaman, Sn. Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün, Sn. Doç. Dr. Emre Dorman, Sn. Prof. Dr. Mehmet Okuyan daha bir çok bilim adamı bu konuyu maalesef görmezlikten gelmektedir.

İlk üç soru, olayın bir boyutunu çok net bir şekilde ortaya koyar;

Müslüman getirilen bir yazının Kur’an benzeri olduğunu öznel yargılarla söyleyemez!!! Neden? Çok basit dinden çıkmış olur. Dinden çıkmayacağını açıklamak isteyenler buyursunlar, açıklasınlar. Merakla fikirlerini duymak isterim.

Peki bunun anlamı nedir, yani konumuz ile ilgili nasıl bir anlamı vardır?

Bunu görmek için özel bir çabaya dahi ihtiyaç yoktur, çünkü ayan beyan ortadadır. Kur’an benzerliğini öznel yargılarla tescil edecek merci Müslümanlar olamaz. Tekrar söylüyorum itirazı olanların fikirlerini dinlemek isterim.

Çelişki açık ve net ortadadır. Kur’an benzerliği bakıldığında Müslümanlar tarafından kontrol edilmelidir. Fakat olaya öznel yargılar ile karar verecek olan ve iki alternatiften birisini yani benzerdir diyemeyecek bir topluluk, yani Müslümanlar bunu yapamazlar. Olaya öznel yargılarıyla yaklaşan bir Müslüman, bak bunun benzerini getiremezsin diye Kur’an’ı öne sürerek, aynı zamanda sen ne getirirsen getir ben zaten kabul etmeyeceğim, edemem, kabul edersem dinimden çıkmış olurum diye bilir mi. Bu tutarlı bir iddia mıdır, tutarlı bir meydan okuma mıdır? Tutarlı bir davranış mıdır? Buna mukabil, inkar edenlerde yapamazlar, kimi nasıl ikna edecekler, karşısındakiler Müslüman, öznel yargılarıyla karar veriyorlar, ikna olurlarsa dinden çıkacaklar. Yani eğer öznel yargılar ile karar vereceksek, ortada açıkça, çözümsüz gibi duran bir sorun vardır. Çözüm ile ilgili karar nesnel yargılar ile verilmeli ve karar veren merci İNSANÜSTÜ bir merci olmalıdır, din veya anlayış ayırt etmeden herkesin kesin bir tatmin duygusuyla kabul edeceği bir merci. İşte bu merci MATEMATİKTİR.

Açıklayalım:
Kur’an’ın ilgili ayetlerinde, “Benzeri getirilemez” denmiyor, dikkatinizi çekerim. “İnsanlar ve Cinler benzerini getiremezler” deniyor.

—–   17 – İsra Suresi – Ayet 88   —–

 قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْاِنْسُ وَالْجِنُّ عَلٰى اَنْ يَاْتُوا بِمِثْلِ هٰذَا الْقُرْاٰنِ لَا يَاْتُونَ بِمِثْلِهٖ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهٖيرًا

Diyanet Meali: 17:88

De ki: “Andolsun, insanlar ve cinler bu Kur’ân’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve birbirlerine de destek olsalar, yine onun benzerini getiremezler.”

Yani “İnsanların ve Cinlerin kapasitesi Kur’an’ın bir benzerini getirmeye yeterli değildir” deniyor. Olay bir kapasite meselesidir. Bu ise olayın ölçülebilir bir büyüklük olduğunu bize gösteriyor. O zaman Kur’an’da öyle bir şey bulup çıkaracaksınız ki, bugün ve gelecekte insanların kapasiteleri bunu yapmaya yetmeyecek. Bunu ölçebileceğiz ve insan kapasitesinin yetmeyeceğini gösterebileceğiz. Bu tamamen nesnel bir yaklaşımdır. Olay tamamen ölçülebilir nitelikte olmalıdır. Gözlemlenebilir, Ölçülebilir, Test edilebilir, sonuçta kanıtlanabilir olmalıdır. Yani Nesnel olmalıdır.

Ek olarak ilgili ayetlerde yine çok önemli bir vurgu vardır. Müslümanlara gönderme yapar.

De ki” ifadesi. Bu ifadeden de anlıyoruz ki. Allah Müslümanlardan bu ifadeyi dile getirmelerini, söylemelerini, ilan etmelerini hatta meydan okumalarını istiyor.

Yani, Müslümanlar çıkıp Kur’an’ı göstererek;

Eyyy.. İnsanlar! Sizler bunun benzerini getiremezsiniz.” demeliler.

Peki, adama sormazlar mı?

Benzerlik ölçütün nedir. Neyi nasıl getirdiğimizde benzer olacak veya olmayacak, koy ortaya ve bunun neden bir benzerini getiremeyeceğimizi ispatla.” demezler mi?

Ben mesela, bütün Müslümanlara bunu soruyorum.

Çıkarın ortaya nesnel ölçütü, neyi, neden getiremez insanlar, ispatlayın.

Öyle “Belagat sanatı, bu söz Allah’ın sözüdür, insan sözü bunun gibi olamaz. Hiç bir insan, sözü bu denli yerli yerinde, her şeyiyle uygun kullanamaz…” gibi ifadeler, inananlar için geçerlidir, bağlayıcıdır. Doğru bu ifade benim için bir anlam ifade ediyor ve ben bunu rahatlıkla kabul ediyorum, fakat bu sözün inanmayanlar için hiç bir geçerliliği yoktur. Çünkü özneldir. Nesnel bir tarafı yoktur. Yani kişiden kişiye değişir. Kimisi bu söz güzel yerinde olmuş, kimisi olmamış yerinde değil, diyebilir. Bu şekildeki bir olgunun kesin olarak ölçülmesi, herkesin kabul edebileceği şekilde gösterilmesi, çok zordur veya mümkün değildir. Fakat ben bunu yaparım diyen varsa, lütfen belagat sanatı denilen olguyu nesnelleştirsin. Neyi nasıl hangi ölçüte göre ölçüyoruz. Bunu neden insanlar bugün ve gelecekte yapamaz lütfen açıklasın.

Bu işleri kolay zannedenler çok yanılıyorlar. Bu işler, öyle gelişi güzel laflar ile ifade edilebilecek, geçiştirilecek konular değildir.

Konu aşağıda verdiğim ayeti iyi anlayarak başlayacak.

10.Yunus suresi 38.ayet: “Onu o (peygamber) uydurdu” mu diyorlar? De ki “Haydi siz de onun gibi bir sûre getirin ve Allah’dan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onu da yardıma çağırın. Eğer sözünüzde sadık iseniz (bunu yapın).”

Korkmadan, endişe etmeden, bu soruyu soracağız.
“İnsanlar neden benzer bir sure getiremesinler?”
Getirilen uydurulmuş bir surenin BENZER OLUP OLMADIĞINA
KİM, NASIL KARAR VERCEK?
Cevap kurtuluşumuz olacaktır.

Eğer yukarıdaki soru ile ilgileniyorsak, aşağıdaki sorular arkasından gelir.

  • Eğer Peygamber uydurdu ise, neden risk alıp benzerini getirin desin. “bekleyin ölünce görürsünüz” diyerek konuyu kapatmak daha mantıklı değil mi. Sanki Jüpiter’i dünyaya getirmiş de, sizde Mars’ı getirin der gibi meydan okunuyor. Oysa getirilmesi istenen şey sadece bir yazı?!!! (Çok riskli değil mi? Sizce de…)
  • Getirilen yazının Kur’an benzeri olup olmadığına kim, nasıl karar verecek?!!
    • Bir Müslüman getirilen bir yazının Kur’an benzeri olduğunu söyleyebilir mi veya söyler mi?
    • Bir inkarcının bu benzerdir dediğini hangi Müslüman kabul eder, neden kabul etsin?
    • Veya tam tersi
    • Bir inkarcı getirilen bir yazının Kur’an benzeri olduğunu nasıl söyleyebilir, neye dayanarak bunu iddia edebilir?
    • Bir Müslümanın bu benzer değildir dediğini hangi inkarcı niçin kabul etsin?
  • Burada benzerlik ölçütünün, insanüstü, evrensel seviyede, nesnel olması gerektiğini göremiyor musunuz?!! Bugün insanın elinde olan, insanüstü, evrensel seviyedeki tek ölçütün matematik olduğunu bilmiyor musunuz?!!

Kur’an insanların diline dolayacakları, hafife alabilecekleri bir konu değildir. Kur’an ölçütü Allah tarafından koyulmuştur ve insanların tamamı, hiç bir görüş farklılığı fark etmez, bütün hepsi, ortak olarak bu ölçütü kullanır ve kabul eder. Bu ölçütü kabul etmeyene itibar edilmez. Konuştuğu dikkate alınmaz.

Bu ölçüt

MATEMATİKTİR

Bu noktada Matematik hakem görevi üstlenecektir. Kararı Matematik verecektir. Bu karara herkes saygı gösterecek ve güvenecektir. MATEMATİK ‘ten daha doğru, daha dürüst, daha açık, daha güvenilir, daha kesin, daha tarafsız bir hakem biliyorsanız lütfen söyleyiniz, KABULÜMDÜR. Matematik evrenseldir, insanüstüdür, sonuna kadar nesneldir.

Matematik insan tarafından algılanan fakat insanın dışında var olan gerçekliktir. İnsandan tamamen bağımsız bir olgudur. Bir sepetteki yumurtaların sayısını siz söyleseniz de, söylemeseniz de, sepetteki yumurtaların varlığının bir sonucu olarak, orada matematik vardır.

Bunu sizin algılamanız, normatif olarak tanımlamanız, yani bir kurallar dizisi halinde ifade etmeniz olaya sizin kattığınız bir olgu değildir. Ancak olanı fark ederek ifade etmeniz anlamına gelir. Dolayısıyla insanın dışında, insandan bağımsız, varlığın bir sonucu olarak matematik vardır ve bu ölçüt evrenseldir, insanüstüdür. Bu ölçüte hiç bir insan itiraz edemez.

Neden? Çünkü gözlemlenebilir, ölçülebilir, test edilebilir ve kanıtlanabilir niteliktedir.

Yapılan çalışma; KUR’AN METNİ BENZERLİĞİNİN MATEMATİKSEL MODELLEMESİDİR. Bu matematiksel modelleme, metinde bulunan ve sayısallaştırılabilen özellikler kullanılarak yapılmıştır. Yapılan modelleme sayesinde, getirilen ve Kur’an benzeri olduğu iddia edilen yeni bir metin ile Kur’an metninin matematiksel benzerliği ölçülebilecektir. Ve bu şekilde Kur’an’ın en büyük iddiası olan “Kur’an benzerini insanlar getiremezler” iddiası herkes tarafından gözlemlenebilecek, ölçülebilecek ve anlaşılabilecektir.

Matematiksel modellemede, tanımı gereği genellikle örüntüler oluşturulmak istenir. Örüntüler, sayısallaştırılan yapıda belirlenen sistematik kurallar bütünüdür. Bu kurallar modellemeyi yapan tarafından belirlenir ve bütün yapıya aynı biçimde uygulanır. Sayısal yapıda örüntülerin ortaya çıkması istatistiksel olarak düşük olasılıktadır, dolayısıyla bilinçli bir müdahalenin olduğunu gösterirler. Fakat bu çalışmada durum klasik yaklaşımdan farklıdır. Kur’an metni Benzerliğinin Matematiksel Modellemesinde örüntüler olmazsa olmaz değildir, kuralların tanımlanmış olması ve işlevsellikleri önemlidir. Eğer kurallar ve bir amaç, hedef tanımlanmış ise ve yapının işlevselliği bizi bu hedefe ulaştırıyorsa, yani matematiksel modelleme çalışıyorsa olay tamamlanmış demektir.

Matematiğin gücünü çoğu insan maalesef üstel sayıları algılayamadığı için doğru değerlendiremiyor. Aşağıdaki resimde örnek olarak tasarlanmış büyüklüğünü izah dahi edemeyeceğimiz bir bilgiişlem sisteminin dehşet büyüklükteki varyasyon tarama kapasitesini görebilirsiniz. 100 basamaklı bir sayı grubu içinden her hangi bir sayıyı yazmak 2 dakikamızı alır, fakat bu sayıyı bulmak için bütün varyasyonları taramaya Evrenlerin ömrü yetmez. Enerjisi de yetmez. Sadece zaman değildir kısıtlı olan, enerjide gereklidir. Sözünü ettiğim bilgiişlem sisteminin, bu hesaplama kapasitesini 1 trilyon yıl hiç kesintisiz çalıştırmak için çok ciddi büyüklükte enerji gereklidir, yani mümkün değildir. Kur’an’ın insanlar tarafından taklit edilemezliği neden matematikle ilgilidir, işte buradan çok iyi anlayabilirsiniz.

Aşağıdaki videoyu izlediğinizde konuyu çok daha derinden anlayacaksınız.

Başka ne diyeyim canım arkadaşım, olay çok açık değil mi? Bunu görmeyen, göremeyen veya görmek istemeyen Profesörlerimize çok kızıyorum. Çok ayıp ediyorlar. Onları görevlerini yapmaya çağırıyorum.

Neyse, bu konuda yaram çok derin. Benim derdim ile sizleri meşgul etmeyeyim. Aşağıdaki video detayları açık bir şekilde anlatır, izlemenizi tavsiye ederim. Vakti olanlar video serisini başından itibaren izleyebilirlerse daha faydalı olacaktır.

Selam ve Saygılarımla

Mustafa Kurdoğlu

bilim.felsefe.din.77@gmail.com

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*